"Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyecek bir şey olduğunu anlayacak"

29 Ekim 2010 Cuma

İşçi Aidatı Artı Sendikacı Eşittir Burjuva Yaşam


107 gündür bir kadın işten atıldığı için çalıştığı işyerinin kapısına çadır kurarak hakkını aramak için direniyor.

Zaman zaman basında haber oluyor, zaman zaman da bir takım parti ve örgütlenmelere bağlı olan insanlar ziyaretine gidiyor. Sözüm ona moral konuşmaları yapıyorlar, kısa bir ziyaretten sonra evli evine köylü köyüne misali herkes çekip gidiyor. Belki de bir daha yanına asla uğramıyorlar.

Hadi parti yetkililerini ve sivil toplum örgütüne bağlı insanları bir yere kadar anlarım da, bu ülkede hiç mi duyarlı sendikalar kalmadı. Beş dakikalık bir ziyaretlerle bu işi çözeceğini mi sanıyorlar.

Yanlış hatırlamıyorsam çalıştığı işyerinde ki taşeron firma tarafından işine son verilmişti. Yine yanlış hatırlamıyorsam bu kadın işçi çalıştığı yerde sendika kurmak için çalışmalar yaptığından dolayı işine son verilmişti. Kendilerini işçilerin temsilcisi olarak gören o koca koca plazalarda ki bürolarında oturup göbek büyüten sendika ağaları neden bu kadına sahip çıkmazlar. Eğer sendika kurma işinde başarılı olabilseydi, her ay sendika aidatını tıkır tıkır alacaktı. Hatta bir iki ay geciktirse hemen bir uyarı yazısı bir gönderecekti.

O aidatların getirisi ile plazalar yapılıp, son model arabalara binilip, sözüm ona sendika toplantıları adı altında bilmem hangi beş yıldızlı otellerde yiyip içerken acaba hiç mi tek başına direnmeye çalışan bu kadın akıllarına gelmiyor. Benimkisi de, laf yani. Öyle bir sorunları olsa idi, beş yıldızlı otellerde tıksırıncaya kadar yiyeceklerine bu kadın kurmuş olduğu çadırında aç bir şekilde direnirken onunla birlikte direnmek için en azından dönüşümlü olarak bir eylem planı hazırlarlardı.

Bizim ülkemizde sendikalar bir meslek sahibi olmak için kurulur. Herhangi bir iş kolunda üç beş kişi bir araya gelir ve bazı işyerlerinde örgütlenme yapabilecek insanları bulurlar onların sayesinde on, yüz, bin derken bir bakmışsınız kocaman adı sendika olan ama aslında yeni bir ticari amaçlarla kullanılmaya çalışılan işyeri açılmış olur.

Bizim ülkemizin sendika yöneticileri elittir. Her ne kadar bazıları işçilikten gelseler de zamanla işçi sınıfından uzaklaşıp, işçi düşmanlığına kadar yükselirler. Nasıl ki milletvekilleri halkın içinden çıkıp ama halka yabancılaşıyorsa zamanla sendika yöneticileri de aynı yöntem ile emekçi yığınlarına yabancılaşırlar.

Bu ülke bir iki yıl ceza almamak için savunduğu ideolojiyi satan sendikacılarla doludur. Sosyalizm ve komünizm işçi sınıfının ideolojisi olduğu halde, sözüm ona işçi temsilcileri “biz sosyalizme, komünizme ve işçi sınıfının yönetimine karşıyız” diye mahkeme salonlarında savunma yaptılar. Ama ne hikmetse bugün hala işçi temsilciliğini devam ettirenler var ve hala işçi sınıfına o karşı oldukları ideolojiyi anlatmaya çalışıyorlar. Ölenlerde sosyalizmin ve komünizmin “yüce” işçi temsilcileri olarak her yıl anılıyorlar.

Ama kabahat onlarda değil, işçi sınıfı adına her alanda örgütlenme yapan insanlar nedense sendika yönetimini bu sözüm ona işçi temsilcilerinin ellerine bırakıyorlar. Onlara “ye Mehmet ye” formülünü kullanarak varlıklarına varlık katıyorlar.

Bir kadın işçiden söz açıldı nerelere geldik. Başınızı bile sallamadan aldığınız binlerce liranın maaşı hatırına bu kadın işçinin sorunu üzerine biraz eğilin. Unutmayın ki, onun gibi binlerce işçinin sayesinde

çocuklarınızı özel okullarda okutuyorsunuz,

son model arabalarda seyahat ediyorsunuz,

en elit semtlerde oturup,

karnınızı doyuruyorsunuz.

İŞÇİ TEMSİLCİSİ GİBİ GÖREV YAPIP BURJUVA GİBİ YAŞAMAK SANIRIM BİZİM ÜLKEMİZDE OLUR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder