"Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyecek bir şey olduğunu anlayacak"

27 Ocak 2010 Çarşamba

Burası Türkiye Ne Verirsem Onu Yutucaksın


Eczaneye gidiyorsunuz çocuğunuza bir ilaç alıyorsunuz. Aldığınız ilacı yarım doz kullanmak zorunda olduğu için çocuğunuz, ilacı kırıp öyle veriyorsunuz.
Her zaman yaptığınız gibi ilacı kırıp tam çocuğunuza verecekken, aaaaa o da ne bir bakıyorsunuz ki, ilacın içinden bir kıl çıkıyor.

Evet evet yanlış okumadınız ilacın içinden bir kıl çıkıyor. O kıl ilacın etkin maddesi falan değil yanlış anlamayın. İlacı üretirken kıl bir adamın veya kadının kılı.

Eskiden fırından aldığımız ekmeğin,

Pastaneden aldığımız bir hamur çeşidinin,

Sokaktan aldığımız poğaçanın veya simitin,

İçinden çıkan kıl bir ilacın içinden çıkıyor. Hadi bu görünebilecek bir yabancı madde, ya göremediğimiz yabancı maddeleri nasıl tespit edeceğiz.

Aile ilaç firmasını mahkeme vermiş, ama mahkeme heyeti “çocuk ölmedi” diye herhangi bir tazminat ödenmemesine karar vermiş.

Ama bir üst mahkeme bakmış davaya ve o da ilacın “ayıplı mal” olduğuna kanaat getirmiş ve dosyayı tekrar görüşmek üzere mahkemeye oybirliğiyle geri göndermiş.
Şimdi sormak lazım o birinci mahkeme heyetine. “Aynı şey sizin başınıza gelseydi yine aynı kararı verir miydiniz?”

Bırakın sağlığınızla ilgili olan bir ilacın ayıplı mal çıkmasını, marketten aldığınız bir tavuk bile bozuk çıksa hemen kendi görev yaptığın adliye binasında mahkemeye koşardın.

Son olarak eczanelere bir çağrı yapmak istiyorum, geçenlerde “ biz halkın sağlığını düşünüyoruz” kılıfı altında bir eylem yaptınız.

Şimdi tam sırası o sağlığını düşündüğünüz halkın haklarını savunmak için o ilaç üreticisi hangi firmaysa ona karşı da bir eylem geliştirip, mahkemelik olan aileye bir desteğiniz olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder