"Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyecek bir şey olduğunu anlayacak"

6 Haziran 2010 Pazar

"Kak Mesut"


Çalıştığınız işyerinde mesai arkadaşınıza İsmail Ağabey ve Ayşe abla diye hitap edemezsiniz ve direk ismini de söyleyemezsiniz.

Eğer çok samimi değil iseniz fırça bile yersiniz.

Bırakın işyerinizi, banka da, alışveriş merkezinde yani hayatın her yerinde karşınızdakine hitap etmeniz gerektiğinde bey veya hanımefendi diye hitap etmek zorundasınız.

Kaldı ki, ülkenin en üst kademesinde görev yapan kişiler kalkıp davet ettiği konuklarına dostum, ablam, amcam veya ağabeyim diye hitap etmez. Ne kadar samimi de olsa etmemelidir zaten. Çünkü siz kişisel düşünceniz ve kendi değerlerinizle orada bulunmuyorsunuz. Bir ülkeyi temsil ediyorsunuz.

Hadi kapılar arkasında kameraların olmadığı yerde samimiyetin vermiş olduğu bir sıcaklıktan kaynaklanan ortamlarda bazı hitaplar kullanılabilir. Ama bir konuşmanın ertesinde beraberce ülkeye sadece ülkeye de değil, tüm dünyaya karşı yaptığınız açıklamalarda konuğunuzu mikrofona davet ederken “Kak Mesut” yani “Mesut Ağabey” diye hitap ederseniz. Önce o konuk sizi muhatap almaz. Sonra da dünya kamuoyu sizi ciddiye almaz.

Üç beş sene öncesine kadar, Kuzey Irak diye bir yer yoktur. Böyle bir ülke batılılar tarafından kurulsa bile asla tanımam diye bağıracaksınız.

Ama sonra el mahküm misali tanımak zorunda kalacaksınız.

Ve hatta bir takım yerlere operasyon yapabilmek için onlardan izin almak zorunda kalacaksınız.

Mesut ağabeyinizin canı sıkıldığı zaman ben istemesem buradan Türkiye bir kedi bile alamaz diye esip gürleyecek.

Sizde burada hop oturup hop kalkacaksınız.

Türkiye kamuoyunun öfkesini yatıştırmak için, el altından izin alıp bombalamak istediğiniz yerleri bombalayacaksınız. Ve işte ben kimseden izin almadan her şeyi yaparım imajı yaratacaksınız.

Günler böyle karşılıklı anlaşma(ma)lı sözlerle geçtikten sonra. Şimdi neler planlanıyor belli değil. Tanıma(ya)dığınız, bir ülkenin devlet başkanını kendi ülkenize çağırıp bir takım pazarlıklar yapıldıktan sonra. “Mesut Ağabey” diyerek ona bir kat daha paye vererek ülkesine geri göndereceksiniz.

Anlaşılan yapılan pazarlık çok iyi geçti ve alacaklar alındı, verilecekler verildi. Her şey yolunda ki, memnuniyet “Mesut Ağabey” diye hitap edilerek belirtilmeye çalışıyor.

Üç gün önce de her fırsatta dostum diye belirtilen İtalya Devlet Başkanı Berlusconi, İsrail kınamak için Avrupa ülkelerinin kurulması istenen komisyona ret oyu vermiş.

Boşuna dememişler dost kazığı dostça atılır diye.

Yarında bakalım ağabey kazığı ne şekilde gelecek.

Diplomatik ilişkiler diplomatik kurallar içinde ve diplomatik hitaplar dahilinde yapılır. Ülke ilişkileri feodal ilişkilerden çok farklıdır.

İkisi aynı olsaydı eğer, adı Dışişleri olmazdı, feodal işleri olurdu. Yani al takke ver külah bir güzel yürütülürdü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder