"Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyecek bir şey olduğunu anlayacak"

9 Mart 2010 Salı

Ezberleri Bozmak Yerine Yeni Şeyler Ezberlemek


Demokratlık başkadır, demokratlık adına kendini bir takım insanlara kullandırmak çok daha başka bir şeydir.

Kamuoyuna kendini demokrat olarak göstereceğim diye, karşı devrimci düşüncelere sahip olan bir takım insanları ve kesimi kamuoyunda şirin göstermenin ne gibi anlamı var ben anlayamıyorum.

Eskinin ÖDP lisi ve Özgürlükçü Sol’cusu, şimdilerinde BDP lisi Ufuk Uras yanına birkaç tane türbanlı kızı alıp mecliste açıklama yapmış ve yaptırmış.

Amaç Milletvekili Nur Serter’in İÜ sinde görevli iken türbanlı öğrencileri türbanıyla okula almadığını ispat etmekmiş.

Elbette ki, gerici ve faşizme kadar gidebilen ayrımcı düşüncelere karşı olacağız. İsteyen istediği giyim kuşam özgürlüğüne sahip olacak. Bu insanların kendi tercihleridir.

Çok klasik bir savunma biçimi var başı açık olan girebiliyorsa ve hatta mini etekli bir kız öğrenci okula girebiliyorsa bende türbanımla girebilmeliyim diye.

Evet ilk bakışta çok mantıklı ve samimi bir düşünce biçimi olarak algılayabiliyorsunuz. Ama türbanlı kızların kazın ayağını bu kadar safça görmedikleri de kesin. 7 yıl öncesinde her Cuma kadınlı erkekli insanların Cuma namazından sonra yapmış oldukları eylemler nedense bu iktidar başa gelince bıçak gibi kesildi. Ne oldu yasa değişti de türbanlı kızlar türbanıyla okula girmeye başladılar da, bizim mi haberimiz olmadı. Demek ki sorun türban sorunu değilmiş. (Bu ayrı bir tartışma konusu) Onlar kazın ayağına nasıl bakarlarsa baksınlar, bana kalırsa ne düşünürlerse düşünsünler ve amaçları ne olursa olsun okula türbanıyla girmelerinden taraftarım. Eğer ben onları başlarına örttükleri bir şeyden korkup okula almıyorsam, bu benim inandığım düşüncelere inançsızlığımı gösterir. Onları mağdur duruma düşürerek kamuoyunda içten içe timsah gözyaşları dökmelerine asla izin vermem. Onların yapmış olduğu örgütlenmelerine karşı ben örgütsüzlüğümü yasak getirerek çözmeye çalışmam.

Ama demokrat düşüncelere sahibim diye de, onların demokrat olmayan düşüncelerinin arkasında da durmam.

Tüm ayrımcı düşünceleri protesto etmek başka bir şeydir, ayrımcı düşünceleri ortadan kaldırmak için verilecek olan mücadele biçimi çok daha farklı bir şeydir.

Bazı sorunlar vardır ki, ne yaparsınız yapın, ne kadar uğraşırsanız uğraşın kendi sisteminizi kuramadığınız sürece asla çözemezsiniz. İşte bu türban meselesi de bu sorunlardan bir tanesidir. Her sitem kendi düzenini kurar ve önüne çıkan sorunlara inandığı pencereden bakarak çözümler üretir. Şimdi kalkıp sırf bir takım kendine muhalif olarak gördüğün kesime laf atma gibi eylemler içine girerek, kendi inançlarının karşısında olan bir kesimin insanlarını yanına alarak muhalif olarak gördüğün insanlara gönderme yapmak siyaseti anlamamaktır. Veya siyaseti kendi çıkarların uğruna kullanmak demektir. Ne oldu şimdi Ufuk Uras’ın başı göğe mi erdi.

Yarın kendisine karşı her türlü eylem biçimine girebilecek olan insanları meclise taşıyıp ana muhalefet partisine gönderme yaparak, inandığı inançlarına ne kadar katkı da bulundu. Veya yapmış olduğu bu şov ile türban sorununu mu çözdü.

Ezberleri bozacağım diye oy toplayarak meclise geldi ama, ezberleri bozacağına yeni, yeni şeyler ezberlemeye başladı. Rüzgar nereden esiyorsa rüzgarı arkasına alma politikasını iyi öğrenmişe benziyor. Oysa inançlarının uğrunda tek kalsan da rüzgara karşı yürüyebilmek gerekmiyor mu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder