"Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyecek bir şey olduğunu anlayacak"

18 Mart 2010 Perşembe


Eşcinsel yani homoseksüel hakkında Aileden ve Kadından Sorumlu kadın bakan bir söz söyledi neredeyse üçüncü dünya savaşı çıkacaktı. Gerek Türkiye’de gerekse de dünyada bir takım milletvekilleri ve komisyonlar günlerce açıklamalarda bulundular.

Homoseksüellik hakkında şimdiye kadar sonuçlandırılmış çok kapsamlı bir araştırma yapıldığını sanmıyorum. Çünkü hiçbir yerde bu konu da tıp insanları tarafından ispatlanmış olan, bir takım araştırmalar sonucunda yazılan yazı okumadım.

Hatta bazı bilim adamları homoseksüelliği tanrıya bağlarken, bazı bilim insanları da hormonal bozukluğa ve psikolojik sorunlara bağlıyorlar. Bunlar tamamen o insanların kendi görüşleri yoksa bilimsel olarak ispatlanmış bir araştırmanın sonucu falan değil.

Tabi bunun sonucunda da dünyanın birçok ülkesinde yaşayan toplumlarda bunun bir bozukluk olduğu kanısına varıyorlar. Ama nasıl bir bozukluk? İşte tüm sorun da burada. Bu bozukluk nedir ve bu bir bozukluk ise bu bozukluğun tanımı ne? Adına homoseksüel deyip geçiyoruz ama bu tanım bu eğilimin sadece ismi. “Bozukluk” ne tuhaf bir deyim değil mi? Bozuk para, bozuk musluk, bozuk vana vs.vs.vs.

Bilimin adını koyduğu canlı türlerinde iki cins var. Kadın ve erkek, başka bir cins yok. Normal şartlarda bir erkek veya kadın cinsel eğilimi karşı cinsine olmalı. Peki adını homoseksüel (Eşcinsel) diye belirttiğimiz yani kendi cinsine karşı cinsel eğilim duyan canlılara üçüncü bir cins mi oluyor, yoksa her ne kadar tanımlanamasa da ve kısa yoldan bozukluk dediğimiz ve açıklayamadığımız bir şey mi oluyor.
Hormonal ve psikolojik bir vaka ise o zaman bu homoseksüellik gerçekten bir hastalık. Hastalık olarak kabul edersek peki o zaman bunun tedavisi nedir? Ve tedavisi var mıdır?

Düne kadar bir takım hastalıkların tedavisi yapılamıyordu ve hastalar tıp gelişiminin gerisinde kaldığı için hayatlarını kaybediyordu. Gerçi homoseksüellikte öldürücü bir taraf yok. Yoksa tedavisini yapamadığımız için mi bir bozukluk deyip homoseksüelliği bir tıp insanı görmezden geliyor.

“Cinsel yönelim bir kişinin, bir başka bireye karşı duygusal, düşünsel, romantik ve cinsel şehvet ile yaklaşımıdır.

—Heteroseksüel: Kişinin karşı cinsiyete cinsel ve duygusal ilgi duymasıdır.

—Eşcinsel (Homoseksüel): Kişinin kendi cinsiyetine cinsel ve duygusal ilgi duymasıdır. Eşcinsel kadın ve erkeklerin bedensel cinsiyetlerine herhangi bir itirazları yoktur, sadece aynı cinsten bireylerle cinsel ilişki kurmak isterler, cinsel yönelimleri kendi cinslerinedir.

—Biseksüel: Kişinin her iki cinsiyetten olanlara cinsel ve duygusal ilgi duymasıdır.

—Travesti: Karşı cinsin eşyalarını kullanmaktan, karşı cinsin giydiği kıyafetleri giymekten, karşı cinsin davranışını sergilemekten cinsel haz alan kimselerdir.

—Transseksüel: Cinsiyetini değiştirmesi gerektiğine, ruhsal ve bedensel olarak diğer cinsiyete sahip olması gerektiğine inanan kişidir. Kişi sahip olduğu biyolojik cinsiyet özelliklerini reddeder, karşı cinsten biri olarak görülme ve karşı cinse benzeme isteği içindedir, kendisini karşı cinsten biriymiş gibi hisseder.

Transseksüellik de hem erkek hem de kadın için geçerlidir. Kişinin davranışlarından çok iç dünyasında kendisini karşı cinsten biri gibi görmesi, hissetmesidir. Ameliyat olmamış/olamamış gerçek bir transseksüel cinsel kimlik olarak karşı cins özelliklerini gösterebilir ve cinselliği doğrudan karşı cinse yöneliktir.”

Travesti ve Transseksüel olan bir kişi bu açıklamalara göre gerçekten hasta olan kişilerdir. Ve sorunları da psikolojiktir.

Ama Heteroseksüel, Homoseksüel (Eşcinsel) ve Biseksüel olan bir kişi hastamı yoksa bir üçüncü cins mi, işte ona bilim insanları dahi bir karar verememişken sıradan bir kişinin veya bilim insanı olmayan kişilerin söylemiş oldukları bir takım sözlere takılıp kalmanın ne kadarı doğru.

NOT : Tanımlamaların açıklamaları Dr. Cem Keçe’den alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder